Dünya’nın Çekirdeğinin Orantısız Büyüdüğü Keşfedildi
Gezegenimiz geçmişten günümüze birçok sürprizlerle bizi şaşırtmaya devam ediyor. Her geçen gün yeni bilgiler ile güncellenen bu evrende bir yenilik daha keşfedildi. Bilim insanlarının söylediğine göre Dünya’nın çekirdeğinin orantısız büyüdüğü keşfedildi.
İçindekiler
- 1 Dünya’nın Çekirdeği Hakkında Bazı Önemli Bilgiler
- 2 Çekirdek Hakkında Nasıl Bilgi Edinebiliyoruz?
- 3 Dünya’nın Çekirdeğinin Değişmesi Normal Midir?
- 4 Dünya’nın Çekirdeği Neden Büyüdü?
- 5 Oluşması Düşünülen Riskler Nelerdir?
- 6 Olası Tehlikeler İçin Bilinçlenmek Gereklidir
- 7 Çekirdeğin Değişimi Önlenebilir Mi?
- 8 Çekirdekte Meydana Gelen Orantısız Büyümenin Önemi
Dünya’nın Çekirdeği Hakkında Bazı Önemli Bilgiler
Konumuz Dünya’nın çekirdeği olduğu için öncelikle çekirdeği ve diğer katmanlar hakkında birkaç bilgi edinmemiz gerekiyor. Böylece orantısız büyümesi hakkında yorum yapabiliriz.
Dünya dıştan içe;
- Ekzosfer
- Termosfer
- Mezosfer
- Stratosfer
- Troposfer
Olmak üzere beş tabakaya ayrılır. Bunlar Dünya’nın görülebilen katmanlarıdır. Ancak çekirdek ise görülemeyen ve gözlemlenemeyen katmanlara girer. Bu katmanlar pirosfer yani magma tabakası ve barisfer olarak ikiye ayrılır. Bizi ilgilendiren ise barisfer tabakasıdır.
Barisfer tabakası en iç tabaka olarak geçer. En sıcak katman olmasının yanı sıra aynı zamanda en büyük kütle de bu katmana aittir. Çok sıcak olmasından ötürü çekirdek için yapılan araştırmalar yeterli değildir. Üzerinde bulunan büyük basınçtan dolayı katı olan çekirdeğin içyapısı, gezegenin en yoğun kısmıdır.
Çekirdek Hakkında Nasıl Bilgi Edinebiliyoruz?
Yeryüzünde yaşıyoruz fakat gezegenimiz hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Bunlardan biri de çekirdektir. Bilim insanları çekirdek üzerinde oluşabilecek sinyal veya herhangi bir değişikliği sismik dalgalar sayesinde takip edebiliyor. Sismik dalgalar özellikle yerin içinde meydana gelebilecek deprem ve patlama gibi riskleri gözlemlemede yardımcı oluyor.
Yerin alt tabakasında gerçekleşen ve özellikle deprem ile oluşan dalgalar S dalgası ve P dalgası olarak ikiye ayrılır. S dalgası ölümcül sarsıntılar meydana getirebilirken P dalgalarında ölümcül riskler ortaya çıkmaz.
P dalgaları ölümcül risk barındırmamalarına rağmen yeryüzüne paralel oldukları için yeryüzüne daha çabuk ulaşırlar. S dalgaları ise yeryüzüne diktir ve P dalgalarına kıyasla daha geç yeryüzüne ulaşır. Bu iki dalga yeryüzünde oluşabilecek sarsıntının şiddetine ve ortamın yoğunluğuna göre etkilerini azaltıp artırabilirler.
Dünya’nın Çekirdeğinin Değişmesi Normal Midir?
Yeryüzünde birçok hareketlenme meydana gelir. Gerek deniz ve okyanuslara yansısın gerek ise yer kabuğunun derinliklerine ulaşsın Dünya’nın sürekli bir değişim içinde olduğu gözle görünür vaziyete gelmiştir. Dolayısıyla normaldir çünkü gezegenimiz kendini belirli değişimler ile yenilemez ve onarmazsa yok olma tehlikesi ile karşılaşabilir.
Yapılan araştırmalar her ne kadar net olmasa da bilim insanları Dünyada oluşan ve çekirdeği ilgilendiren bu değişimin tehlike arz etmediğini öne sürüyor.
Dünya’nın Çekirdeği Neden Büyüdü?
Birçok teori öne sürülse de net bir sebebi henüz hiçbir bilim insanı söylemiyor. Çekirdek hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları için oluşabilecek büyüme, küçülme gibi değişimleri bir sebebe oturtamıyor.
Son zamanlarda yapılan araştırmalarda ortak varılan sonuç Dünya’nın çekirdeğinin, doğu yarımküresi batı yarımküresine oranla daha çok ısı kaybetmesidir. Bu nedenle doğu tarafında daha hızlı bir şekilde yeni demir kristalleri oluşuyor.
Örnek vermek gerekirse bilim insanları, bu durumu ağaca benzetmektedir. Ağacın gövdesindeki katmanlar da tıpkı çekirdeğin büyümesinde görülen durum gibi doğu tarafı batı tarafına göre daha çok ve geniş katmanlıdır.
Bunlar dışında dış çekirdekteki demir kristallerinden çıkan ısı kaçışı da bilim insanlarının iddia ettiği durumdur. Örneğin Endonezya’nın altında oluşan ısı kaçışı Brezilyada oluşana göre daha fazladır.
Oluşması Düşünülen Riskler Nelerdir?
Bilim insanları Dünya’nın çekirdeğinde meydana gelen bu orantısız değişimin gezegenin şeklini değiştirme gibi riskleri oluşturmayacağını öne sürüyor. Dünyamızın çekirdeğinin çapı her yıl yaklaşık olarak 1 mm kadar genişliyor. Bu sebeple çekirdekte meydana gelen bu değişimi normal bir olay olarak ele almamız gerektiğini ve endişeye kapılmamamız gerektiğini vurgulamaktadırlar. Gezegenimiz sürekli değişim ve onarım halinde dolayısıyla uzun süre sonra bu tarz değişimler görmek bizleri şaşırtmamalıdır.
Olası Tehlikeler İçin Bilinçlenmek Gereklidir
Her ne kadar bilim insanları bir tehlike görmese de bu oluşabilecek tehlikelerin olmadığı anlamına gelmiyor. Çekirdekte meydana gelen bu denli orantısızlık beraberinde Dünya’nın manyetik alanına yönelik sonuçlar doğuruyor. Bunun sebebi iç çekirdekten gelen ısı aktarımı ve beraberinde dış çekirdekle yayılacak olan bu akım dinamoyu etkileyebilir.
Dinamo, hareket enerjisini elektrik enerjisine dönüştüren araçtır. Bu araç birçok alanda en basitinden bisikletten tutun Güneş’in zararlı parçacıklarına kadar hayatımıza yön veren bir araçtır. Haliyle çekirdekten yayılan ısı aktarımı da dinamoyu etkileyebiliyor. Güneşten gelen bu tehlikeli parçacıklardan bizi manyetik alanda koruyan dinamonun zarar görebilmesi ihtimali bile kötüdür.
Çekirdeğin Değişimi Önlenebilir Mi?
Çekirdekte müthiş bir enerji vardır. Dolayısıyla insan gücü ile burada oluşabilecek değişimleri durdurmak mümkün değildir. İnsanlar, kıtalarda 12 km derinliğe inmişken okyanuslarda 1,7 km kadar derine inebilmiştir. Ancak gezegenimizin onarımı açısından çeşitli faaliyetlerde bulunabiliriz. Çevreye verdiğimiz zararları minimuma indirgemek birçok zararlı etkiyi azaltmaya yardımcı olabilir.
Çekirdekten açığa çıkan ısı akımının önlenebilir bir çaresi olmasa da insanların verdiği zararla çok daha büyük ve beklenmedik sonuçlar ortaya çıkabilir. Oluşan bu zararlı parçacıklar küresel ısınmadan doğal afetlere kadar birçok konuda bizi sıkıntıya düşürebilir.
Çekirdekte Meydana Gelen Orantısız Büyümenin Önemi
Tüm bu anlattıklarımız dahilinde gezegenimiz bizi çeşitli alanlarda şaşırtmaya devam edecektir. Tüm bu büyük çaplı değişiklikler aslında insanlığın geleceği açısından bize mesaj verir. Birçok bilmediğimiz hatta bilmek istemeyeceğimiz değişimler iyi veya kötü fark etmeksizin hayatımızı etkilemektedir. Önemli olan bu tarz durumları iyi yöne çevirebilmektir. Küçük küçük yapılan her fayda aslında bizim faydamız haline gelecektir.
Eğer kötüleşen durumu insanlar olarak daha da kötüleştirirsek bize kullanılmayacak bir evrenden başka bir şey kalmayacaktır. Bu nedenle dünyamıza sahip çıkmak geleceğimiz için doğa için özellikle de canlılık için yadsınamayacak derecede önem arz eder. Aksi takdirde başta gezegenimiz olmak üzere birçok şeyin sonuna geliriz.